Affetmek ve Güvenmek

Affetmek ve güvenmek, kanlı bir geçmişi sindirmek demektir. İçinizde hiç susmadan ağlayan o küçük kıza sorsanız, affetmenin imkansız olduğunu bir sayfaya sığmayacak şekilde anlatabilir. Ama onun açıklayamacağı bir his sizin göğsünüzün üstünde belirebilir, çünkü affetmek aslında kanatları kırılmış bir ruhu iyileştirebilir.
Bazen, büyük bir çınar ağacının gövdesine yaslanarak o koca gövdenin gölgesinde dinlendirebilir. Bazen de, paramparça olmuş hisleriniz ile baş başa bırakarak kabullenme sürecine itebilir.
Evet, ilk başta çok zor olur kabullenmek. Ama bunu başardığınızda dünya renklere boğulur, kesilen nefesiniz derin bir soluk ile yeniden düzene girer. Sızlayan kalbinizde bir ses yankılanır, ruhunuzdan akarak yolunu bulmuş kirlenmiş bir nehrin öfkeyle hızlanan suları durgunlaşır.
Yıllar önce yaşadığınız ve ruhunuzda derin bir yara açan insanı düşünün, sanki o yara asla kabuk bağlamayacak gibi hissett miştiniz.
Zamanla geçeceğini düşündüğünüz yara hiç geçmedi değil mi?
İlk önce çok kanadı, günler akarken acısı hiç dinmedi. Sonra kabuk bağlamaya başladı, etrafındaki her şey o yaraya odaklandı ve sürekli o kabuğu kurcaladı; kabuk koptu ve daha çok kanamaya başladı. Sonra o kanı görmeye alıştın, yaşam dediğimiz kanunları olan bu yasaya boyun eğdin ve kabuk bağladığı halde sürekli kanayan yaranın iyileşmeye başladığına şahitlik ettin. Ama hiç geçmedi, çünkü izi kalacak kadar derindi. Artık acıtmasa da, varlığını hep hissettirdi.
Hatasız dost arayanın dostu olmaz derlermiş, herkesin sana karşı bir hatası oldu değil mi? Peki senin kaç kişiye karşı hatan oldu, hiç düşündün mü? Kendini hapsettiğin o karanlık kuyu da kaç gece tek başına ağladın? İhanete uğramış kalbini kaç avuntuyla ehlileştirmeye çalıştın? Çare bulabildin mi, çaresizliğine?
Sende bulamadıysan, tam şu an dünyaya gözlerini kapat ve içindeki susmaya yüz tutmuş cılız sese kulak ver. Dil yalan söyler, kendine bile ama kalp bunu asla yapmaz. Vicdan susmaz, zihin sürekli çalışır ve doğrusuyla yanlışıyla bir çok sahneyi canlandırır. Güç, kendini güçsüz hissederek yanağından akan sıcak damlaya saklandı. Elinin tersiyle sildiğin gözyaşın, güçlü kalan tek yanın. Duymak istemediğin gerçekler, görmeyi reddettiğin yalanlar ile harmanlanır iken sen sadece dinlendin. Şimdi o kapattığın gözlerini aç ve artık bak.
Baktığın halde göremediklerin, artık senin için bir ipe dizildi. Az sonra eline alacağın makas ile o ipi kesebilir ya da o ipe sahip çıkarak gücü ellerin arasına alabilirsin. Cinsiyetine bağlanan her tabuyu yık, sana ihanet edenlere gülümse. Ama en çokta içinde canlı kalan son yanına gülümse, gülümse ki onu sevdiğini bilsin. Artık kendini sevdiğini bilmen gerekiyor, bırak onlar seni sevmesin.
Bir katilin işlediği cinayete sindi yaşamın tüm kötülükleri, anne rahminden çıkarılmış kanlı bir bebeğin gülümsemesine saklandı aslında yaşamın tüm iyilikleri. Gelecek, sancılı ve ürkek bir şahidin dudağı arasındaki iki kelime de değil. Gelecek, geçmiş kadar gerçek ve müdahale edilmesi mümkün olmayan bir arzu. Değiştiremediğin geçmişini, aldığın dersler ile geleceğine taşıyabilir ve farkındalıkların ile yeni bir benlik doğurabilirsin.
Kırık kalbini saran ihaneti, kendini daha çok severek temizleyebilirsin. Acabaları kovduğunda, kapını çalacak belkileri ruhunda ağırlama. Gelecek, senin ellerinde. Bir şafak vaktinde veya tan vakti yaklaştığında ellerini göğe aç, kırılmış kanatların iyileştiğinde içinde ağlayan küçük kız çocuğu da iyi olacak.
Güven hissi, boğazına takılan yumruyu yutamadığında kendini gösterir. Bir insana güvenmek, yaptığın bir işe güvenmek, ama en çokta kendine güvenmek ve sonucunda hayal kırıklığına uğramak, tüm benliğinizin acı içinde kıvranmasına neden olur. Bir işe başladığınızda başarabileceğini söyleyenler olmaz belki ama sen içten içe olmasını isterken kendini muhtaç hissedersin. Sonra kendine kızarsın, çünkü bu hayata bir kez geliyorsun ve kendinden başka kimsen olmadığını biliyorsundur. Yüksek bir dağın zirvesine çıktığında orada esen ve yüzünü okşayan rüzgarı hissedecek sensin, yerin yedi kat dibine indiğinde ruhunu kavuran sıcak alevlere şahitlik edecek de sensin.
Gerçek güveni sorgularsın, sahi gerçek güven nedir?
Ona güvendiğini söylerken hata yapan bir arkadaşını tek kalemde hayatından silmek ne kadar doğrudur? Ya da güvenden bahsederken, tek kalemde silebilecek kadar değersiz midir senin için?
Gerçek güven, şahsına yapılan ve ağırına giden bir hatayı sorguladığında “Mutlaka bir nedeni vardır.” Diyebilmektir. Gözlerini kapattığında kalbinin sana anlattıklarını dinleyebiliyorsan, vicdanın rahattır. Önyargı evrenselleşmiş iken senin kabullenemediğin tek şey bu olsun. Yıktığın tabuların yerine önyargı örme. Sen, seninle güzelsin ve sen, sensizken ancak üzgün olabilirsin.
Aysu BABA