Film & Dizi

The Man In The High Castle – Dizi İncelemesi

The Man In The High Castle (Yüksek Şatodaki Adam) distopya temalı bir dizidir. Türkçe ismi Yüksek Şatodaki Adam olarak seçilmiş. Amazon Prime Video’nun iddialı yapımları arasında yer alır. Amazon prime’ın Türkiye’de indirime gittiği ve müşteri kitlesini arttırdığı düşünülürse bu iddialı yapımı da değerlendirmemiz gerekiyor.

Dizinin teması II.Dünya Savaşı’nı Nazilerin kazandığı takdirde olacaklar üzerinden tasarlanmış. Bu hikayede Amerika’nın yarısını Almanlar yarısını da Japonlar yönetiyorlar. İki totaliter rejimin hakim olduğu karanlık bir dünya tasviri var.

Dizi havasına uygun olarak bir propaganda videosu ile başlıyor. Sanırım asıl eksiklik hikayenin Avrupa’da değil Amerika’da geçmesiydi. Ama Kitap Uyarlaması olduğundan dizi yapımcılarının bu konuda yapabileceği bir şey yokmuş. Posterler, semboller, Sinemada Film öncesi videolar tüm propaganda unsurlarına daha ilk bölümden yer verilmiş.

Steampunk ve distopya karışımı bir havası var. Müziklerle birlikte bu hava güçlendirilmiş.

The Man In The High Castle Konusu

Joe Blake, sinemada aldığı bir not sonrası görev için Bay Warren ile görüşmeye gider. Direnişçiler için yapması gereken bir teslimat vardır.

Juliana, Japon bölgesinde yaşayan bir Kadın‘dır. Ailesindeki kayıplarla ve geçirdiği kaza sonrası ayağa kalkmakla uğraşmaktadır. Bu arada yaşadığı şehirde Japon Veliaht Prensi ve Prensesini ağırlamak için hazırlık yapılmaktadır.

Erkek arkadaşı Frank ile yaşayan Juliana, kız kardeşinden aldığı kargoyu götürmek için yola çıkar. Tarafsız bölgede kargoyu teslim alacak kişi ile buluşmaya gider. Oraya vardığında Joe Blake ile yolları kesişir.

General Smith ise hikayenin nazi tarafında yer alıyor. Ailesi ile birlikte adanmış Nazilerdenler. Tabi olaylar Amerika kıtasında geçtiğinden Almanya tarafı sadece duyumlarla dönüyor.

Man In The High Castle Oyuncular

Dizini oldukça iyi bir oyuncu kadrosu var. Neredeyse oyuncuların tümü iyi bir performans göstermiş.

Alexa Davalos, Juliana karakterini canlandırıyor. Sessiz ve olgun kadın rolünde başarılı bir performans göstermiş. Rupert Evans, Juliana’nın sevgilisi Frank’ı canlandırıyor. Dedesi Yahudi olduğu için korku içinde yaşamak zorunda kalmış.

Luke Kleintank, karmaşık bir karakter olan Joe Blake’ı canlandırıyor. Rufus Sewell ise General Smith rolünde oynuyor. Bir Nazi generali rolünü çok başarılı şekilde oynamış.

Genel Değerlendirme

Genel olarak kaliteli bir havası olmakla birlikte benzer diziler gibi The Man in High Castle da fazla yavaş bir dizi olmuş. Ve yine klişeler var. Sadece oyuculuklar biraz toparlıyor. Korku ve bezginlik hissini veriyorlar.

Karanlık atmosferi ve distopya severleri belirli ölçülerde memnun edebilir. Ama aksiyon benzeri unsurlar pek yok. Dizi işinde kısmen yeni olan Amazon Prime için biraz başarılı sayılabilir. Hassas bünyeler için işkence sahneleri olduğunu da söyleyelim.

Daha ilk bölümden ana kadın karakterden soğutmaları da pek iyi olmamış. Sempati duyulabilcek özellikler ekleselermiş daha iyi olurmuş.

Distopya dizisi olarak acımasızlık ve çaresizlik gibi duyguları iyi işlemişler. Ama direniş tam anlamıyla oturmamış. Hikayenin nazi tarafı daha iyi ve karmaşık yazılmış.

Mad Man ile belirli bir paralelliği var denilebilir. Atmosfer insanı içine çekiyor ama ağır ilerleyiş bir süre sonra sıkmaya başlıyor. Sonuç olarak Beğenilip beğenilmeyeceği seyircinin beklentilere göre değişecek bir yapım olmuş.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu